Hamsi Hangi Denizde Olur? Bir Hikâyenin İçinde Saklı Gerçek
Bir hikâye anlatmak istiyorum. Soğuk bir Karadeniz sabahında başlayan, bir sofrada, bir anıda, bir kalpte yankılanan bir hikâye…
Bir Masanın Başında Başlayan Sorgu
O sabah, balıkçı kasabasının en eski kahvesinde bir masa dolusu insan vardı. Masanın bir yanında, denizci yüzlü Ali Reis — yılların dalgasını yutmuş, çözüm odaklı bir adam. Diğer yanında ise Zehra oturuyordu — yüzünde deniz kadar derin bir empati, gözlerinde insanı içine çeken bir yumuşaklık vardı.
“Hamsi hangi denizde olur, biliyor musun Zehra?” diye sordu Ali Reis, kahvesinden bir yudum alırken.
Zehra gülümsedi. “Bence hamsi, içinde sevgi olan her denizde olur.”
Ali Reis güldü. “Yine kalple cevap veriyorsun. Ben sana bilimselini anlatayım…”
Ve hikâye, tam da o anda başladı.
Erkeğin Stratejisi: Harita ve Gerçekler
Ali Reis cebinden buruşmuş bir harita çıkardı. Karadeniz’in kıyılarını gösteren eski bir balıkçılık haritasıydı. “Hamsi, Karadeniz’in kalbinde doğar,” dedi.
“Kasımda Gürcistan açıklarından gelir, Aralık’ta Türkiye kıyılarına iner. Ocak’ta Marmara’ya geçer, bazen Ege’ye kadar uzanır. Ama asıl yuvası Karadeniz’dir. Çünkü o suyun tuzu, sıcaklığı ve akıntısı tam ona göredir.”
Ali Reis’in sözleri netti, hesaplıydı, stratejik düşünüyordu. Her cümlesi bir rota, her kelimesi bir pusula gibiydi.
Ama Zehra’nın içi titredi. O, hamsiyi bir haritada değil, hayatın içinde arıyordu.
Kadının Empatisi: Denizin Hikâyesi
Zehra pencereye döndü. Dışarıda gri bir Karadeniz sabahı, ince bir sisin ardından usulca dalgalanıyordu. “Benim dedem derdi ki, hamsi aslında denizlerin hikâye anlatıcısıdır.”
“Hangi denizde olursa olsun, insanın içinden geçtiği mevsimi anlatır.”
Ali Reis şaşırdı.
“Sen hâlâ duyguyla mı anlatacaksın bu işi?”
Zehra başını salladı.
“Evet, çünkü hamsi sadece Karadeniz’de değil, insanların kalbinde de yaşar.
Karadeniz onun evidir belki, ama onu seven her sofrada bir deniz vardır aslında.”
Gerçeğin İki Yüzü
Ali Reis’in mantığı, Zehra’nın sezgisiyle çarpıştı.
Bir tarafta coğrafya, akıntılar, mevsimler; diğer tarafta insan, duygu, anılar.
“Hamsi sadece Karadeniz’de olur” diyordu Reis,
“Hayır” diyordu Zehra, “O her yerde olabilir, çünkü onu yaşatan biziz.”
İkisi de haklıydı.
Çünkü hamsi, gerçekten de Karadeniz, Marmara ve zaman zaman Ege sularında bulunur. Ama bir başka doğru daha vardı: Hamsi, Karadeniz insanının kalbinden doğar.
Bir Denizden Fazlası
Zehra’nın anlattığına göre, çocukken annesi her kış hamsi kızartırken “Bu deniz kokuyor kızım” derdi.
Kokunun, tuzun ve yağın arasında bir hayat dersi gizliydi:
“Deniz, insan gibidir. Kimi zaman taşar, kimi zaman çekilir. Ama hep bir şey öğretir.”
O yüzden Zehra için hamsi sadece bir balık değildi; hayatın döngüsüydü.
Bir gün dalgalı, bir gün sakin, ama her zaman dönen, her zaman geri gelen bir hikâye.
Bilgiyle Duygunun Kesiştiği Yer
Ali Reis sonunda gülümsedi.
“Haklısın kızım, hamsi Karadeniz’de olur ama insan yüreğini bulmadan denizi anlayamaz.”
Zehra da gülümsedi.
“Belki de hamsi, Karadeniz’in değil, kalbin denizindedir Reis.”
O anda kahvede bir sessizlik oldu. Dışarıda dalgalar kıyıya vurdu, martılar bağırdı.
Bir an için herkes biliyordu: Hamsi hangi denizde olursa olsun, insanın içinde yankılanır.
Hamsinin Gerçek Denizi
Gerçek, hem haritada hem hikâyede gizliydi.
Hamsi, Karadeniz’in soğuk ama bereketli sularında yaşar. Kışın göç eder, Marmara’ya uğrar, bazen Ege’nin kapısını yoklar. Ama doğduğu, beslendiği, çoğaldığı ana deniz Karadeniz’dir.
Yani Ali Reis’in dediği gibi “bilimsel” cevap Karadeniz’dir.
Ama Zehra’nın dediği gibi “ruhsal” cevap, insanın içidir.
Okuyucuya Soru
Peki sizce hamsi sadece Karadeniz’de mi olur?
Yoksa her sofrada, her hatırada, her özlemde kendine yeni bir deniz mi bulur?
Belki de doğru cevap şu: Hamsi, insanın yaşadığı her yerde, deniz gibi akan her kalpte olur.
Son Söz
O gün kahveden çıkarken, Ali Reis denize baktı:
“Demek hamsi denizde, ama hikâyesi insanda…” dedi.
Zehra başını salladı.
“Ve belki de asıl deniz, insanın içindedir Reis.”
Dalga vurdu kıyıya. Hamsinin hikâyesi bir kez daha başladı.